Doğuştan sahip olduğumuz bir yetenektir iletişim. Ne yazık ki bunun farkına varılmadan heba edilen pek çok yaşam var etrafımızda.
Bilgi ile donanmak hiç kuşkusuz her koşulda önemli olmakla birlikte, tek başına da bir şey ifade etmiyor. Zira o bilgilerin de paylaşılmasında, aktarılmasında temel gereksinim, iletişim. İletişim yoksa ne bilgi ne anı ne hikâye ne de tecrübe aktarılabiliyor.
Sorarım hepimize, en son ne zaman kendimize “Bugün nasılsın?” diye sorduk. Ne zaman iletişim kurduk kendimizle?
Önce “Ben” demekle başlıyor oysa her şey. Yanlış okumadınız evet, “Önce Ben” demekle başlıyor.
Kendimizi tanımak, anlamlandırmak, istek ve heveslerimizi, sevinç ve kaygılarımızı, hüzün ve dertlerimizi ve daha pek çok duygumuzun nasıl, neden ve hangi koşullar altında oluştuğunu anlamak işte önce o içimizdeki “Ben” ile iletişim kurarak anlaşılabiliyor.
Zira ben, benimle iletişim kurup bana sahip çıkmadıkça, yaşadığım bu hayat ta bana ait olmuyor. Daima başkalarının hayatlarını yaşıyor, başkalarının öğretilerini benimsiyor, başkalarının bakış açısıyla yaşama bakıyorum.
Mahkûmiyetin düşünce bağlarımıza vurulmuş bir prangadan ibaret olduğunu anlatmıştım bir yazımda. Özgürce düşünmek, önce “Ben” olmayı öğrenmekle başlıyor.
Ben olmayı öğrenmekse kendimize yapacağımız iletişim yolculuğu ile mümkün olabiliyor.
Kendimizi ne kadar tanıyoruz ?
Kendimize ne kadar değer veriyoruz?
Kendimizi ne kadar seviyor ve sayıyoruz?
İşte bu temel sorulara vereceğimiz dürüstçe yanıtlar kendi içsel yolculuğumuzun ilk adımlarını oluşturuyor.
doğuştan insan özüne tohumu ekilmiş bu eşsiz iletişim yeteneği önce kendi yaşam felsefemizde filizlenmeli ki, sağlam temelli rengarenk çiçeklerle dolu bir yaşam yolculuğumuz olsun.
Sahi, bugün nasılsınız?
Sevgiyle kalın, farkında kalın.
Gökşen Bozkoyunlu